Son yıllarda artan savaş suçları, uluslararası toplumun dikkatini çekerken, bu alandaki en güncel tartışmalardan biri de İsrail’in Gazze’de yürüttüğü askeri operasyonlar etrafında dönüyor. Birçok insan hakları kuruluşu ve hükümet, İsrail’in eylemlerini savaş suçu olarak nitelendirerek, bu konuda harekete geçmeye başladı. Küresel çapta pek çok sivil toplum kuruluşu ve uzman, savaş suçlarının yabana atılmaması gerektiğini, bu suçların faillerinin hesap vermesinin önemini vurguluyor. Peki, uluslararası alanda bu mesele nasıl ele alınıyor? İşte bu sorunun yanıtlarını ve sürecin detaylarını sizler için derledik.
Uluslararası hukukta, savaş suçları niteliğindeki eylemler, Genç Cenevre Sözleşmeleri ve Roma Statüsü gibi belgeler aracılığıyla tanımlanmıştır. Bu uluslararası sözleşmeler, savaşan tarafların sivil halkı koruma yükümlülüklerini ve savaş esnasında yapılmaması gereken eylemleri belirlemektedir. İsrail, geçmişte gerçekleştirdiği askeri operasyonların bazılarını bu çerçevede eleştirilmişti. İnsan Hakları İzleme Örgütü, İsrail’in Gazze’deki bombardımanlarının sivil can kaybına yol açan eylemler olduğunu belirtirken, bölgedeki insani durumu gözler önüne seriyor. Küresel ölçekte bu tür eylemlere karşı hesap verme mekanizmalarının güçlendirilmesi talep ediliyor.
Birleşmiş Milletler, savaş suçlarını soruşturma yetkisine sahip olan bir dizi farklı mekanizmaya sahiptir. BM, özellikle insani durumlar ve sivil kayıplar üzerine düzenlediği raporlarla dikkat çekmekte ve bu tür ihlalleri derinlemesine incelemektedir. Son olarak, BM Genel Kurulu’nda yapılan oylamalar sonucunda, İsrail’in eylemlerinin soruşturulmasına ilişkin talepler artış göstermekte. Bu konuda, çeşitli ülkelerin ilerleyen süreçte uluslararası mahkemelerde de durumu ele alma niyetinde olduğu belirtiliyor. İnsan hakları avukatları ve aktivistler, bu tür durumların dünya çapında örnek teşkil etmesi gerektiğini savunuyor.
Ayrıca, uluslararası mahkemelerden bazıları, bu tür durumlarda savaş suçları için ceza tayin eden yargılamalar yaparak, hem geçmişteki hem de günümüzdeki ihlallerin aydınlatılmasının önünü açmış durumda. Örneğin, Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin, bir ülkenin yaptığı askeri operasyonlar sırasında işlenen suçları ele alma yetkisi, uluslararası toplumun bu konudaki hassasiyetini artırıyor. Ayrıca, çeşitli ülkelerde yerel mahkemelerde de benzer davalar görülmekte ve uluslararası iş birliği ile bu süreçler ilerletilmektedir.
Bunların yanında, sosyal medya ve haber kanalları üzerinden sağlanan kamuoyu baskısı, uluslararası kurumların harekete geçmesi için bir katalizör görevi görmekte. Sivil toplum kuruluşları, aktivistler ve toplumun diğer kesimleri, “hesap verme” talebini güçlendiren kampanyalar yürüterek, bu konuya daha fazla dikkat çekmeyi hedefliyorlar.
Son dönemlerde, çeşitli ülkelerde yapılan protestolar ve kamuoyu etkinlikleri, uluslararası alanda hesap verme mekanizmalarının güçlendirilmesini talep ediyor. Nisan 2023 itibarıyla, dünya çapında birçok insani yardım kuruluşu, İsrail’in Gazze’deki askeri eylemlerinin yarattığı yıkımları ve sivil kayıpları raporlamış, bu durum, kamuoyunun dikkatini çekmiştir. İnsan hakları aktivistleri, bu tür raporların uluslararası mahkemelerde dikkate alınması gerektiğini savunuyor.
Neticede, uluslararası toplumun bu konuda karşısına çıkan zorluklar, hesap verme ve suçluları yargılama konusundaki kararlılığı artırmıştır. Her ne kadar savaş suçlarına ilişkin hesap verme mekanizmaları zaman zaman zorlanıyor olsa da, bu konuda atılan adımlar, gelecekte benzer olayların önlenmesi ve insan haklarının korunması adına büyük önem taşımaktadır.
İleriye dönük olarak, İsrail’in gerçekleştirdiği askeri operasyonlara ilişkin daha fazla uluslararası susturmanın olacağı bekleniyor. Söz konusu operasyonların haklı gerekçeler ile meşrulaştırılması yönünde oluşturulan argümanlar, uluslararası düzlemde ciddi bir tartışma konusudur. Burada, hem hukuki hem de etik açılardan bir taraf tutmadan doğru analizlerin yapılması, insanlık açısından önem arz etmektedir.
Sonuç olarak, İsrail’in savaş suçlarına karşı uluslararası alanda hesap verme süreci, yalnızca bölgesel değil, küresel bir mesele haline gelmiştir. İnsan hakları ve uluslararası hukuk çerçevesinde atılan adımlar, bu tür ihlallerin önlenmesi ve uluslararası sistemin güçlendirilmesi açısından kritik bir önem taşımaktadır.